Bazen bir amacı iliştirirsin araç yapıp yaprağı, sürüklenirsin rüzgarla oradan oraya..Yine aynı fotoğraf sevdasıyla hazırlayıp bavulu çıktık yollara. Yol boyu hayalini kurduğum beni heyecanlandıran rengarenk çaputlar, sopaların üzerin de balık tutan balıkcılar,....kimbilir daha nice keşfedilmeyi bekleyen anlar, heybeme dolduracağım anılar..
Uzun bir yolculuktan sonra Kolombo’ya indiğimiz de hava
çoktan kararmıştı. Kolomba; Sanskritçe kökenli bir kelime ve anlamı ‘ kutsal
topraklar’ olan Sri Lanka’nın başkenti.
Sokaklar fazlasıyla kalabalık, hareketli, rengarenk, ışıl
ışıl, cıvıl cıvıl,.....anladığınız üzere anlatacak kelimeyi bulamıyorum,
yaşadığım anı şaşkınlığı. Burası Budist, Hindu, Hristiyan ve Müslümanların
beraberce yaşadığı bir bölge. Hal böyle olunca Sri Lanka’da çok sayıda festival
var. Bizim tam içine düştüğümüzün adı ise; Vesak Full Moon Paya (VESAK). Mayıs
ayın da yapılan bir budist festivali.

Benim gibi çay tiryakisi olan birisiyseniz burası tam
bize göre. 1972 yılından önce Seylan olarak bilinen Sri Lanka çay tarımının
önde gelenlerinden. ‘ceylon Tea’ dünyaca ünlü olanı. Çaylarını buradan ithal
eden bir çok çay markası var. Seyahat ettiğimiz yerlerde öyle market mağaza
gezelim merakımız hiç olmamasına rağmen ayaklarımız götürüyor bizi çay satan
yerlere.
Yoğun ve bol gürültülü bir gecenin ardından sabah
evvelden ayarladığımız araçla bizi bekleyen bölgelere doğru yola çıkmaya
hazırız. İsmi Meraal olan şoförümüze gitmek istediğimiz yerleri söyleyince
uzaktan yakına doğru hemen bir rota çiziveriyor. Kolomba’dan Unavatuna’ya çevre
yolundan gidecek, sonra sahilden geze geze dönecektik. Hint okyanusuna bakan en
iyi plaj Unavatuna’daydı. Yaklaşık 2 saat sürdü seyahatimiz. Meraal bitki ve
hayvanlar konusunda kedini hayli geliştirmiş. Yol boyunca uçan kuşları, bölgede
ki bitkileri anlattı. Aklım da kalanı ise; 5 çeşit kartal olduğuydu.
Ambalangoda ki maske müzesi bir diğer uğrak noktamız
oldu. Ufak bir bina olmasına rağmen için de irili ufaklı renk ve çeşitte el
yapımı maskeler var. Hemen yanında ki atölye de yapımlarını görebilirsiniz.
Öğle yemeği için tercihi Meraal’e bırakmakla akıllıca bir
iş yaptığımızı düşünüyorum. Deniz kenarında ki bir balık lokantasına sokuyor
bizi ve çok lezzetli bol baharatlı bir sürü deniz ürününü tatmamızı sağlıyor.
Karışık tropikal meyva sularının tadı hala damağımda.
Nihayet beklenen an geliyor ve sahile bir yerlere çekiyor
arabayı ve stickfisherman (sopalı balıkcı)ları gösterip ekliyor ‘pazarlık
yapın’.
Bir anda etrafımıza toplanıyorlar. Üç tanesinin sopalara
çıkıp bizim için avlanmalarını istiyoruz. Sopalara çıkış hızlarını görünce
benim neyim eksik diyorum ve anlıyorum eksiği; tecrübe. Neyse biraz ıslanıyorum
ama sonuç başarılı.

Sahilden biraz içerilere doğru ilerliyoruz ve adanın
büyük şehirleri arasın da yer alan
ve ‘mücevher şehri’ olarak bilinen Ratrapura’ya varıyoruz. Adada bir çok
cevher ve değerli taş bu bölgede ki geleneksel maden ocaklarından çıkarılmakta.
Meraal’in bizi getirdiği mağazanın arka tarafında taşın çıkartılışından satışa
sunuluşa kadar ki prosesler tek tek gösteriliyor ve sonra satış mağazasına
geçiliyor. Bundan sonra ki satış prosesini anlatmıyorum J
Bu bölgede tarçının üretilip işlenişine de tanıklık
edebilirsiniz.
Bu yoğun ve tempolu günü sonlandırmak için Kolombo’ya
geri dönüyoruz ve bilmiyoruz bir sonra ki fotoğraf rotamız neresi olacak.