Bir varmış
bir yokmuş; evvel zaman içinde kalbur saman için de ben ninemin beşiğin de
tıngır mıngır sallanırken………….adı Beyrut olan bir masal şehri
varmışşşşşş………………..
Evet söz
konusu olan yer Beyrut olunca,masallar şehri Beyrut ancak böyle anlatılmaya
başlanır……….
Arap yarım
adasının eğlence mekanı masal şehri Beyrut Rafik Hariri Uluslararası
Havalimanına indim..Havaalanı gayet düzenli, temiz, insanlar güler yüzlü ve
yardımsever..Türk vatandaşlarına artık vize uygulanmadığından işlemler çok kısa
zamanda tamamlanıyor. İndiğimde saatin geç olması münasebeti ile hiçbir yer
görememiştim. Ama olsun bu bir kayıp sayılmaz aksine yarın gezmek dolaşmak için
harcayacağım eforu düşünerek, dinlenmek daha iyi olabilirdi. Şehir
merkezinde bir otel seçmiş ve yürüyerek de gerekirse ulaşım sağlayabilmeyi
tercih etmiştim. Ancak odama çıkmadan önce, buraya gelmeden önce gece hayatı
ile ilgili edindiğim istihbarat gereğince hemen yarın gece gideceğim yere
rezervasyon yaptırmam gerekiyordu. MUSİCHALL. Giderseniz sakın görmeden dönmeyin.
Birincisi rezervasyonsuz içeri girme şansınız yok. Eğer size masa yok, ayakta
istermisiniz derlerse de mutlaka kabul edin. Zaten oturarak eğlenmek olmaz, ¨ayakta
durmaktan¨ bahsettikleri bar da tabure. Neyse yazının ilerleyen bölümlerin de
daha detaylı anlatırım ama ondan önce anlatmam gereken şeyler var. Gidenleriniz
bilirler..…Burası savaşın izlerini taşıyan, hüzünlü binaların yer aldığı, yeni
yerleşim alanlarına yada korniş dedikleri kordona çıktığınızda da aman tanrım
neredeyim dedirten güzelliklere ve temizliğe sahip bir şehir. Temizlik
demişken; bizim anladığımız türden sokak temizliği değil…elinde kuş tüylerinden
toz alma sopaları ile sokak lambalarının, sokak elektrik kutularının üstündeki
tozların alındığı türden temizlikten bahsediyorum. Balı dök yala türünden…
Yemen den
sonra gördüğüm insan kareleri şaşırtacak nitelikteydi. Burada kadınlar son
derece bakımlı ve şık (bazı bankaların kadınlara yönelik güzellik ve bakım
kredisi verdiğini de duydum). insanların çoğu üç dil biliyor, son derece
medeniler. Sokakların bazılarında inanılmaz bir sessizlik hüküm sürerken hemen
yan sokak sizi kalabalığı ve eğlenceleri ile başka bir dünyaya alıp
götürebilir. Müslüman ve ermeni mahalleleri var. Eğer karşınızda ki çok güzel
Türkçe konuşuyorsa bilmeniz gerekir ki ermenidir. Ermeniler de kendi araların
da ; Türk seven ve sevmeyen diye ikiye ayrılıyor. Eğer mecbursa sizinle
konuşuyorsa (müşterisi iseniz)bilin ki sevmeyen……neyse böyle ufak tefek
ayrıntıların dışında görülesi yerlerden bahsetmek gerek; alışveriş merakınız
varsa alışveriş merkezleri görülmeden gelinmemeli. Keza burada hemen tüm
markaları görmek mümkün. Dinlenmek için açık hava şık restaurantlarında oturup
bir şeyler yiyebilir, sahili yada Down Town (şehir merkezi) denilen yerde
nargilenizi tüttürebilirsiniz. (nargileler tüttürülesi J)
Beyrut’un yakınında bulunan Jeita
mağaraları gününüzü geçirebileceğiniz çok ilginç bir bölge… Dünyanın yedinci
harikası olmaya aday. Mağaralar; teleferikle sandal ve yürüyerek gezilebiliyor.
Mağaranın içindeki sandallarda yüzyıllarca süren erozyonların oluşturduğu ve
ışıklandırılmış gizemli koridorlarında gezinirken heyecanlanmamak mümkün değil.
İlk kez 1836 yılında keşfedilen mağarada 9000 metre derinliğe kadar gidilmiş
olması olağanüstü bir olaydır. Tavanı dağ gibi tabanı ise saf sudan oluşan bu
büyülü güzellikte sessizce dolaşırken adeta nefesimizi tutup bu ihtişamı
yaşıyoruz. İçeride çekim yapmak ve fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Girişte
dolaplara bırakmanızı istiyorlar.
Achrafieh bölgesi gerek mimarisi gerekse
küçük Fransız kafeleriyle ilginizi çekebilir..
Yine hazır bu bölgelerde gezerken
meydandaki saat kulesini de görmeden gelmeyin. Bu bölgeler zaten hep
turistlerle dolup taşan bölgeler. Sizinle aynı dili konuşan turist görmek imkan
dahilinde.
Şehri denizle buluşturan Korniş Lübnanlıların
ve turistlerin çok rağbet ettikleri bir bölge. Kafeler ve restaurantlarla
çevrili.. Rawshe kayasını (güvercin kayası)buradan görebilirsiniz. jeolojik
güçlerle ortadan ikiye ayrılmış ilginç bir kaya. İnsanlar geç saatlere kadar
kornişte dolaşarak deniz havası alıyorlar. Gündüzü de gecesi de ayrı keyif
veren kornişte yürüyüş yapmadan dönmeyin.
Jouniehin tepesindeki Harissa Meryem ana
heykeliyle ünlü..buraya araçla yada teleferikle çıkmanız mümkün. Bana kulak
verirseniz eğer teleferikle çıkmanızı tavsiye ederim böylece; şehrin panoramik fotoğraflarına
da sahip olabilirsiniz. Meryem ana heykelinin olduğu yerde de manzara çok güzel
üşenmeden gitmelisiniz.
Byblos u görmeden dönen Lübnan ı gördüm
demesin. Beyrut’un yanı
sıra Byblos zengin arkeoloji ve dünyadaki en eski bölge olması dolayısıyla
mutlaka görülmeye değer. Unesco bu antik şehri uluslararası kültür mirası
kategorisine almıştır. Ufak bir kasaba deniz kenarında ve çok hoş balıkçı
restaurantları var liman da. En önemlisi de PEPE’nin yeri. Mutlaka orada
kendinize arak yani Lübnan rakısı söyleyin yanına meze balık. Bir öğününüzü
böyle yapın. Burası lübnan’a gelince bir çok ünlünün uğradığı bir yer. Zaten
mekan ünlü isimlerin fotoğrafları ile donanmış. St. Johana Kilisesi ve kalesi muhakkak
görülmeli.
Lübnan yaklaşık 3 milyon nüfusuyla küçük
bir ülke, dolayısıyla diğer şehirler birbirine çok yakın. Üç dört gününüzü ayırarak
her yeri görmeniz mümkün. Tabii gece eğlencesine fazla kaptırmazsanız. Gece
hayatı demişken Music Hall’e tekrar dönelim; saat 22:00 da kapılar açılıyor ve
rezervasyonlu müşteriler alınıyor. Siyah ve kırmızı kadifelerle döşenmiş, geniş
içki yelpazesine sahip mekana gelen kadın ve adamlar şıklık yarışında
gibilerdi. 22:30 da başlayan programda sahneye devamlı olarak değişik
orkestralar çıkıyor ve sadece 3 parça söyleyip iniyorlar. Güzel olansa her biri
farklı bir tarzda söylüyor ve gruplar çok çok çok iyi. Ve de çok
eğlendiriyorlar. Gece 03:00 a kadar program bu şekilde devam ediyor. Burası Beyrut’un
en popüler yeri ve ne olur görmeden dönmeyin. Mümkünse yılbaşına denk
getirmeyin gidişinizi giriş ücreti 500 euro. Hard rock cafe den uğrayıp Beyrut
tişörtünüzü alın. Koleksiyon yapanlar için unutulmaması gereken bir ayrıntı.
Yemekler, mezeler tam benlik: Semsek (labneli börek), humus,
tabuli (ince bulgurlu maydanoz salatası), nar ekşili zahter salatası, çiğ köfte
(bulgurlu veya bulgursuz), patlıcan ezme (közlenmiş), zeytin, deniz ürünleri
kibbe (içli köfte), binbir meze çeşidinden sadece birkaçı.. Lübnan, bir yandan da zeytin ve
zeytinyağı cenneti. Salatalara ve yemeklere konanlar yetmiyormuş gibi;
zeytinyağı, sabah, öğlen, akşam değişik karaf ve kâselerde mutlaka sofrada da
ayrıca sunuluyor. Bunların dışında sahil kenti olduğunu unutmamak ve kornişteki
balık fast food lara uğramanızı da tavsiye ederim.
Birde pastanelerine mutlaka bir göz
gezdirin. Künefeden tutun değişik tatlar ve de çok güzel kurabiyeleri mevcut.
Benden size tavsiye hazır vize sıkıntısı
yokken; hiç yokta bir hafta sonunuzu değerlendirin ve mutlaka gidip görün.